14 Eylül 2018 Cuma

ŞİMDİ KÖŞEYE SIKIŞTIN...(24)

Gökmen o gün şirkete gittiğinde kendini istemsizce kasılmış bir halde bulmuştu.  Şirkete adım attığı andan itibaren herkes duruşunu değiştiriyor, ceketlerinin önünü ilikleyip selam verme moduna geçiyordu. İçten içe bu durum Gökmen'in sinirini bozsa da hafifçe tebessüm ederek başını eğip selamlaşıyordu. Asansörün önüne gelip durduğunda gömleğinin yakasını düzeltip beklemeye koyuldu. Bir an önce Duru ile görüşse ve odasına gitse iyi olacaktı ya da diğer bir alternatif buradan hemen topuklama fikri daha cazipti. Yanına koşturarak geldiği belli olan bir genç kızın durması ile tek kaşını kaldırıp yandan bir bakış attı.

"Bu ne acele?"

"Ah özür dilerim Gökmen Bey. Duru Hanım'ın beklediği dosyalar vardı da onları götürmem lazım."

"Duru hanım müsait yani şu an? "

Genç kız dudaklarını kemirip ne diyeceğini bilemez bir moda geçtiğinde Gökmen kızın elindeki dosyaları almak için uzandı. Kız tereddüt ediyor gibi kendisine baktığında güven verircesine gülümsedi.

"Ben götürürüm kendisine. Anlıyorum ki bir bana müsait değil Duru Hanım. Bu arada siz-"

Kız elindeki dosyaları verirken kendisini tanıttı.

"Ben stajyer asistanım."

"Duru'nun mu?"

"Şey... Evet."

"Anladım."

Gelen asansör ile içeriye giren ikili çıkacakları katın tuşuna bastılar ve kapının kapanmasını beklediler. Kapı kapandıktan sonra Gökmen asistana döndü.

"Duru hanım'dan memnun musun?"

Genç kız gülümseyip başını onaylarcasına salladı.

"Evet. Anlayışlı zeki ve disiplinli biri, ayrıca bir yolunu bulup her işin altından kalkabiliyor."

Gökmen ağzının kenarıyla "Her zaman değil." dediğinde kız kaşlarını kaldırıp "Anlamadım ne dediniz?" diye sordu.

"Adınız neydi?"

"Selen."

Kata geldiklerinde ikisi de asansörden inip Duru'nun odasına doğru yöneldiler. Selen masasına geçerken Gökmen ona tekrar gülümsedi elindeki dosyaları havaya kaldırdı.

"Tanıştığıma memnun oldum Selen."

"Ben de efendim."

Gökmen Duru'nun odasının kapısını tık tıklayıp içeriden gel sesini duyduktan sonra odaya girdi. Duru saçına bir kalem sıkıştırmış bilgisayarda harıl harıl bir işle uğraşıyordu. Gelenin kim olduğuna bakma gibi bir zahmet girmiyordu. Gökmen boğazını temizlediğinde nihayet Duru'nun bakışları kendisini buldu. Yüzünde gördüğü anlık şaşkınlık Gökmen'in krize girmesi için bir sebep olabilirdi ama şu an için kendisini durdurmalıydı.

"Kolay gelsin."

Duru oturduğu yerden kalkıp hafifçe öksürdü.

"Sağol."

"Yoğundun galiba rahatını bozma lütfen. Oturur musun?"

Duru kalktığı koltuğa otururken Gökmen'den bakışlarını kaçırdı. Gökmen elinde tuttuğu dosyaları masa üzerine bırakırken konuşmaya başladı.

"Selen ile karşılaştık. Dosyalar sana lazımmış sanırım ben de getirdim."

Duru gözlerini devirip dosyaları alırken Gökmen bir elini çenesine götürüp hafif çıkan sakalını okşadı.

"Kıza sinirlenme."

"Ona sinirlenmiyorum."

"Bana sinirleniyorsun o zaman."

Duru kendisine döndüğünde beklemediği bir hareket yaptı. Gülüp başını onaylayarak salladı.

"Evet sana sinirleniyorum. Canının istediği zaman gelip beni burada görme lüksüne sahip değilsin. Senin de dahil olman gereken bütün mevzularla gördüğün gibi ben cebelleşiyorum."

Gökmen olgunlukla onu dinlerken Duru sakinliğini korumaya çalışıyordu. Gökmen'in bu davranışı sinirini bozmuştu bir kere.

"Yemek yedin mi sen?"

Gökmen'in yönelttiği ani soruyla duraksadı.

"Ne?"

"Yemek diyorum yedin mi?"

Duru saatine kısaca baktığında gözlerini olamaz dercesine hüzünle kapattı. Kaç saattir yemek yememişti. Gökmen cevabını almış bir şekilde ayağa kalktı.

"Hadi hazırlan bakalım. Bana olan nefretini yemekte dökmeye devam edersin."

"Ne kadar güzel (!) bir davet etme şekli bu."

"Açlık başına vurmuş hadi Duru hadi. Bekliyorum."

Odanın kapısınına doğru yürürken kenarda duran boydan aynadan Duru'ya baktı. Onun taklidini yapıyor dudaklarını garip bir şekle sokuyordu. Gökmen bir şey dememek için dudaklarını sıkarken Duru başındaki kalemi çıkarıp sesli bir şekilde masasına bıraktı. Omzunun üzerinden Duru'ya bakıp gözlerini kıstı. Duru umursamaz bir halde eşyalarını toparlamak için harekete geçtiğinde odadan ayrıldı. Selen masada büyük bir ciddiyetle görevini yaparken odadan çıkan Gökmen ile oturduğu yerden kalktı.

"Otur Selen. Biz yemeğe çıkacağız da. Sen arayan olursa durumla ilgilenirsin herhangi bir programı yoktur umarım bu saatten sonra."

"Yok. Tamam Gökmen Bey ben ilgilenirim."

O esnada odadan çıkan Duru ikiliye baktıktan sonra önüne döndü.

"Hızlısın."

Gökmen'e karşı gözlerini tekrar devirdikten sonra Selen'e dönüp kolundaki saatine baktı.

"Bugün daha fazla işim yok bildiğim kadarıyla, sen de dosyaları toparladıktan sonra çıkabilirsin canım yarın görüşürüz."

"Görüşürüz efendim."



İkili şık bir restorana gittiklerinde aralarında yol boyunca sessizlik hüküm sürmüştü. Duru özellikle Gökmen ile konuşmaktan çekinmişti. Gökmen de daha fazla Duru ile tartışmaya girmemek için ortamdaki sessizliği bozmak adına bir uğraş sergilemedi. Nihayet bir masaya oturduklarında Gökmen Duru'ya bakıp tebessüm etti.

"Biraz sinirin geçti mi?"

"Geçti."

"Güzel, ne yemek istersin?"

"Bilmem."

O esnada restoranta gelen Ebrar'dan Gökmen bir haberdi.

İlerleyen sürede Duru yemeğini yerken biraz olsun rahatlamış ve nihayet Gökmen ile normal sohbet etmeye başlamışlardı.  Kafa karıştıran iş konusuna geldiklerinde Duru ciddiyetle çatalı ve bıçağı bırakıp elini çenesine yasladı.

"Karşı taraf tutarsız geliyor. Önümüzdeki haftaya bir toplantı ayarladık,toplantıya gelmen iyi olur. Anlaşmada belirtilen kurallardan ya kendilerinin haberi yok ya da göz boyamadan ibaret."

Gökmen ciddiyetle kendisini dinlerken başını olumlu anlamda salladı.

"Dosyayı inceledim ama dediğin gibi karşı karşıya gelmeden tarafla bir şey diyemiyorum.  İlk defa anlaşma yapacakları şirketiz. Fazla bir miktar öne sürüyorlar."

"Değil mi bu işlerde bu fazla saçma. Evet bilindik bir şirket olabiliriz. Ama daha önce hiçbir şekilde bir anlaşma sağlamadığımız ve ilk defa duyduğumuz bir şirketin teklifi biraz tedirgin edici."

"Haftaya son noktayı koyarız o halde toplantıdan sonra."

"Bakalım neler olacak?"

Ayrı masalarda kendilerini fark eden Ebrar, Erdem, Nehir ve Tolga'yı görmeden yemeğini yiyen Gökmen ilerleyen saatlerde Duru ile güzel bir şekilde geceyi sonlandırmıştı. Evine gittiğinde babası ile kısa bir görüşme gerçekleştirdikten sonra takım elbisesinden kurtulup kendisini yatağa bıraktı. Ertesi gün kafede oluşacak tartışmadan bir haber uykuya daldı.



Yeni bir güne başlayan esnaf her zamanki deli dolu hallerinden vazgeçmiyordu. Ebrar esnafla şakalaşarak kafesine geldiğinde Nehir rutin işlerini halletmiş kapının önünde Güzin Hanım ile konuşuyordu.

"Günaydıın."

"Ah Günaydın!"

"Günaydın Ebrar, nasılsın canım?"

"İyiyim Güzin abla, teşekkür ederim sen nasılsın?

"Bende iyiyim tatlım."

Etrafa kısa bir bakış atıp gülen Ebrar tekrar Güzin Hanım'a döndü. Nehir ikili arasında bakışlarını gezdiriyordu.

"Bizimkiler de bugün ayrı bir şenlik mi var bana mı öyle geliyor."

Güzin Hanım'da onun gibi etrafa bakıp gülerken başıyla Berrak hanım ile selamlaşmayı ihmal etmedi.

"Bende anlamadım herkes sağ tarafından kalkmış galiba."

Üçlü gülüşmeye başladığında Ebrar Nehir'in koluna girdi.

"İçeri girelim mi?"

"Olur girelim. Kahvaltı yaptın mı?"

"Yaptım sen?"

"Bende yaptım."

"Güzin Abla sen?"

"Yaptım canım, neyse bende kaçayım o zaman dükkana kolay gelsin size."

"Teşekkür ederiz sana da kolay gelsin."

Çikolata Rüyasına giriş yapan ikili dün akşamın kritiğini yapmak için sabırsızdı. Ebrar çantasını asarken mutfağa doğru baktı.

"İçeride mi?"

Nehir başını sallayıp onaylarken sinsice gülümsedi.

"Henüz çıkmadı."

Ebrar tesüf eder gibi  Nehir'e bir bakış atıp ardından mutfağa doğru kaçamak bir bakış atmayı ihmal etmedi.

"Nehir!"

"Tamam tamam bir şey demiyorum. Ama dün Tolga'nın yanında bile bize uyuzluk yapmayı ihmal etmedi. Fark ettin değil mi?"

Ebrar gülerek Nehir'in omzunu sıvazladıktan sonra "Sabır." dedi.

İlk müşterinin içeri girmesiyle Ebrar kasaya Nehir müşteriye yöneldi.


Aynı dakikalarda Göker ve Gökçe, Gökmen'den önce kafeye gelip dün bıraktıkları kaos ortamını düzeltmek için uğraşıyorlardı.

"Ben sana mutfağa girme dedim kızım değil mi?!"

"Ya sus salak bana diyene bak. Sen ne yaptın, yanlış masalara yanlış sipariş götürdün aptal!"

"Dursaydın yanımda bunlar olmayacaktı. Evde anneme yardım için mutfağa zor giren kızımız burada mutfak aşkına tutuştu bir anda!"

"Kes ya! Sana ne he sana ne? Belki canım bir tatlı yapmak istedi olamaz mı Göker! Beni delirtme!"

"Ya bir tatlı yapman mutfakta bomba patlamış etkisi yarattı görmüyor musun?! Abim gelmeden topla çabuk!"

"Yardım etsen Göker?"

"Müşteri gelebilir Gökçe ayrıca dışarıya masaları çıkartmadım daha sus, haydi bak işine ben de kendi işime."

"Defol ya."

"Hay hay."

Mutfaktan çıkan Göker derin derin nefes alıp sakinleşmeye çalıştı. Mutfakta etrafa un saçılmış kırılan yumurtaların yarısından fazlası yerle bütünleşmiş ve tepsilerin hepsi birbirine girmiş bütün eşyalar malzemelerden nasibini almıştı. Gökçe spor kıyafetleriyle ortada kalakalmış ağlamamak için zor tutuyordu kendisini. İlk defa bir şey denemek istemişti içinden gelerek. Ama eline yüzüne bulaştırmıştı. Göker'in bu kadar üzerine gelmesini hak ettiğini düşünmüyordu. Sonuçta insanlık haliydi, hata yapa yapa doğruyu öğrenecekti. Bakışlarını tavana dikip ellerini ensesinde birleştirdi. Erdem bu mutfakla nasıl başa çıkıyordu anlamaya çalıştı. İçinden ona imrenirken kenarda duran çiçeklere bakıp gülümsedi. Bugün görüşebilirler miydi?



Bir saat içinde Gökmen mahalleye girdiğinde esnaf kendi haline dönmüştü. Hepsi kendi yoğunluğuyla uğraşıyordu. Selam vererek kendi kafesine doğru yürüdü. İçeriye girmek için kapıyı ittiğinde mutfaktan gelen bağırtı sesiyle duraksadı. Neler oluyordu? Göker'in isyanıyla mahalleye kısa bir bakış attı. Kimse onları duymuyordu. Ama biri içeri girmeye kalkışsa duyabilirdi. Bir müşteri gelse duyabilir ve sessizce içeri girmeden gidebilirdi.

"Bıktım Gökçe senin bu hallerinden kendine gel artık!"

"Ya Göker topladım işte etrafı fazla üstüme gelmiyor musun sence?"

"Ya bu toplamış halin mi Gökçe! Abim gelse şu bulaşıkları görse... Görmüyor musun kızım sen yıkamamışsın ya şaka mısın!"

"Ya hallederim tamam onlar bir şey değil, sen bir ses tonunu iyi ayarla bana karşı bak kendine gel."

Göker sağa sola volta atıyor sakinleşmeye çalışıyordu. Abisi kendisini fırçalayabilirdi. Bir dükkana sahip çıkamıyorsunuz diyebilirdi. Güveni sarsılabilirdi ve o bunu hiç istemiyordu.

Gökmen mutfağa gülerek girdiğinde ikiz kardeşler kalakaldı.

"Günaydın gençler nasılsınız."

Gökmen'in konuşmaları duyup mutfağa hızla girmesiyle ikisi de duraksamıştı. Gökmen gerginliği yok etmek istercesine Gökçe'ye göz kırptı.

"Siz neden buradasınız müşteri gelse kimseyi görmese ne olur?"

Gökçe dudaklarını kemirip "Gider." diye mırıldanırken Göker'e baktı.

Göker sessiz kalmıştı. Gökmen ellerini çırpıp ikiliye "Haydi içeri geçin." dedi. Gözü bulaşıklara takıldığında "Buraya da bir eleman almak lazım." diyerek konuyu noktaladı. Kardeşlerinin birbirini bu derece kırmasına göz yumamazdı.

Bazen bazı şeyleri görmezden gelmek olayları toparlamakta yardımcı olabilirdi, ama haddinden fazla polyannacılık herkesi üzebilirdi.



Öğle saatlerinde Çikolata Rüyasında ortam her zaman ki gibiyken Erdem mutfaktan çıktı.

"Ebrar ben biraz dışarı çıksam."

"Bir sorun mu var?"

"Yok hava alayım diyorum."

Ebrar, Nehir'e kısa bir bakış atıp Erdem'e doğru eğildi.

"Benden bir şeyler saklaman zoruma gidiyor."

"Saklamayacağım. Sadece netleştirmek istediğim bir olay var."

Ebrar öyle olsun dercesine bakıp başını salladıktan sonra Erdem yanağından bir makas alıp kapıya yöneldi. Dükkandan çıkıp sağa döndükten sonra esnaf ile selamlaşarak mahalleden ayrıldı.

Gökçe bunu karşı tarafta fark ettiğinde dükkandan çıkmanın bir yolunu aradı. Bugün Erdem ile aralarındaki ad koyamadıkları ilişkiye bir ad koymak istiyordu ve bunun için dükkandan firar etmenin başka çaresi yoktu. Dudaklarını kemirerek kasadaki abisine doğru yürüdü. Gökmen başını kaldırmadan "Efendim?" dedi.

"Şey abi biraz dışarı çıkabilir miyim?"

"Neden?"

"Hava almak için."

Gökmen nihayet başını kaldırıp kız kardeşine baktığında gözlerinde gördüğü merak duygusuna gülümsedi.

"Hava almak için fazla meraklısın."

Gökçe hafifçe yutkunup aklına gelen en sağlam bahaneyi öne sürdü.

"Çünkü Göker beni sabah gerdi ve biraz rahatlamak istiyorum."

"Tamam tamam. Bir saate geliyorsun ama."

"Tamamdır."

Hızlıca önlüğü çıkarıp kafeden ayrılan Gökçe'nin ardından gülen Gökmen yanına yaklaşan Göker'e baktı.

"Nereye gitti abi?"

"Hava almaya."

"Bu aralar fazla hava almak için dışarı çıkmaya başladı."

Gökmen önüne döndüğünde Göker'in dediği cümle beyninde tekrar yankılandı. Hızla başını kaldırıp Göker'e baktıktan sonra kapıya yöneldi.

"Abi! Abi nereye?"

"Geliyorum iki dakika karşıya gidip geleceğim."

Gökmen hızla karşı dükkana girdiğinde Ebrar yerinde sıçradı.

"Neler oluyor?"

"Pardon biraz hızlı girdim."

Nehir elindeki tepsiyi tezgahın üzerine bırakırken "Hızlı mı, baya daldın içeri." diyerek güldü. Gökmen mahcup bir ifadeyle özür diledikten sonra Ebrar'a baktı.

"Nasılsın?"

"İyiyim sen nasılsın? Bayadır görüşemiyoruz adamakıllı."

"İyiyim."

"Toparlamışsın."

"Evet."

"Ee şey Erdem yok mu?"

"Mutfakta."

Nehir'in cevabıyla Ebrar kaşlarını kaldırdı. Nehir, Erdem'in dışarı çıktığını bilmiyordu. Gökmen derin bir nefes alıp güldüğünde Ebrar kaşlarını çattı.

"Neden sordun?"

"Hiiç."

Nehir tek kaşını kaldırıp inanmaz bir bakış attığında Gökmen Ebrar'a döndü.

"Ben gideyim o halde."

"Tamam."

"Kolay gelsin size."

"Sağol size de."

Gökmen'in ardından bakan ikili birbirine döndüğünde Ebrar bir elini ensesine attı.

"Erdem mutfakta değildi Nehir."

"Aa!" Nehir aklına gelen şeyle gözlerini büyüttü ardından bir eliyle alnına vurdu.

"Kesin Gökçe'de gittiii! Bak Gökmen'in gelip Erdem Abi'yi sormasındaki tek sebep buydu gör bak."

Ebrar sessiz kaldığında dükkana farklı bir müşteri gelmişti. Küçük Erdem...

Nehir gelen çocuğa gülümsediğinde Erdem kalakaldı. Zaman durdu. Karşısında şu zamana kadar gördüğü kızların en güzeli duruyordu. Nehir'in ona gülümseyişi ve kendine doğru gelişi ile nefes alış verişi hızlandı.

"Hoşgeldin ufaklık."

Sertçe yutkunduğunda, Nehir'in konuşmasıyla hipnozdan çıktığını hissetti.

Nehir beklenti ile yüzüne bakarken konuşmaya çalıştı.

"Me-Merhaba."

Nehir gülerek Ebrar'a döndü. Ebrar çocuğun Nehir'e hayran kaldığını anlamıştı. Fazla şirindi. Çocuk derin bir nefes alıp Nehir'den gözlerini ayırmadan konuşmaya devam etti.

"Ben Erdem Abi'nin yanına gelmiştim."

Nehir eğilerek çocukla yüz hizasına geldi.

"Öyle mi? Sen kimsin?"

"Erdem."

"Nasıl yani?"

"Benim adım da Erdem."

Nehir kahkaha attığında Ebrar şaşkındı.

"Nereden tanışıyorsunuz siz Erdem Abiyle?"

"Sahilden."

Nehir, Erdem'in koluna girip onu boş bir masaya çekerken Ebrar kasanın olduğu taraftan çıkıp yanlarına geldi. Erdem tekrar hipnoz etkisine girmiş Nehir'e bakıyordu. Kapının açılıp kapanmasıyla Nehir Erdem'e "Hemen geliyorum." dedi ve müşteriye yöneldi. Ebrar Erdem'in karşısına oturduğunda Nehir'den bakışlarını alamayan çocuğa kahkaha atmamak için kendini tuttu. Nehir gelmeden bu çocuk konuşmazdı o yüzden Nehir'in işini halledip gelmesini bekledi.



Erdem o esnada sahilde bir banka oturmuş sessizce denizi izliyordu. Yanında hissettiği kıpırdanmayla hafifçe tebessüm yerleştirdi dudaklarına. Bu sefer mekan farklıydı ama yine yanyanalardı.

"Hoşgeldin."

"Hoşbuldum."

"Bugün nasılsın?"

"Heyecanlıyım."

Erdem yandan bir bakış atıp Gökçe'yi izledi. Kendisine kaçamak bakışlar atıyor deniz havasını derin derin soluyordu. Bedeniyle ona doğru dönüp bir elini bankın arkasına attı.

"Neden?"

"Çünkü aşık olduğum adamı öğreneceksin."

Erdem bankın arkasında duran elini istemsizce yumruk yaptığında boğazında oluşan düğüme bir çare bulamadı. Tepkisini bozmamaya çalıştı.

"Öyle mi?"

Gökçe gülerek kendisi gibi bedenini yana doğru çevirdi. Saçları rüzgarla dans ederken bunu umursamıyordu. Oysa Erdem şu an o saçları yüzünden çekmek ve gözlerini izlemek istiyordu. O an beklemediği bir şey oldu. Bedeni hissettiği dokunuşla gerildi. Gökçe bir elinin parmaklarını boşta kalan ve aşağı doğru kalakalan eli ile buluşturmuştu. Boğazındaki düğüm yerini hafif bir yutkunmaya bıraktı. Bu gerçek miydi?

"Kendisi tam bir öküz yani ben öyle sanıyormuşum... Şey düne kadar. Ama madem ki bir halttan anlayacağı yok iş bana düşüyor dedim ve bugün bir noktaya varalım dedim."

"Gökçe-"

"Erdem lütfen bozma araya girme. O kişi sensin. Abimin dükkanında ilk tanıştığım andan beri senmişsin, ben bunu geç fark ettim."

"Gökçe."

"Ne dersin Erdem sevgili olalım mı?"

"Gökçe ben seni seviyorum."

Gökçe duyduğu cümle ile duraksadığında Erdem rahat bir nefes koyverdi. Gökçe'nin parmaklarına baktı kısaca. Elleri içinde nasıl da küçücüktü. Bakışları Gökçe'ye döndüğünde kendisine kitlenmiş halde kalakaldığını fark etti.

"Gökçe."

"Bu evet demek değil mi?"

Erdem gülerek başını salladığında Gökçe kollarını boynuna dolayıp ona sıkıca sarıldı. Ardından hızla geriye çekildi.

"Abim şüphelenmeden kafeye döneyim ben."

"Tamam."

"Tamam... Şey ee sonra görüşürüz."

"Tamam."

"Ararsın beni."

"Tamam."

"Erdem! Bende numaran yok şapşal. Numaramı yaz."

Erdem cebinden telefonu çıkartıp afallamış bir halde rehbere girdiğinde Gökçe sabırsızca elinden telefonu aldı ve kendisini kaydetti. Erdem'e geri verdiğinde memnun bir ifadeyle gülümsedi.

"Baş belam mı? Öyle mi?"

"E öyle oldu artık kolay gelsin."

Gülerek oturduğu yerden kalkıp arkasını döndüğünde Erdem hala olayların rüya olup olmadığını sorguluyordu içten içe. Gökçe uzaklaştıktan sonra bir süre bekledi. Ardından oturduğu yerden kalkıp ağzı kulaklarında kafeye yöneldi.

*********

"Erdem Abi biraz dışarı çıktı ama gelir birazdan o gelmeden önce biz biraz sohbet edelim mi?"

Nehir'in çocuğa karşı sıcakkanlı davranması çocuğun gerginliğini üstünden atıyordu. Başını sallayıp sessizce onayladığında Nehir konuşmaya başladı.

"Eee küçük Erdem, anlat bakalım sahilde nasıl tanıştınız?"

"Ondan önce senin adın ne?"

"Benim mi? Nehir."

"Çok güzel, güzelsin... Yani adın, evet adın güzel."

Utancından yanakları kızaran küçük afacana Ebrar dudaklarını kemirerek bakışlar atarken Nehir ne yapacağını bilememişti. Çocuk resmen kendisine hayran kalmıştı. Ebrar'a uyaran bir bakış attıktan sonra Erdem'e döndü.

"Teşekkür ederim. Şimdi sorumun cevabını öğrenecek miyim?"

"Evet... Şey ee biz arkadaşlarla bir gün sahildeyken Erdem Abi geldi sonra bir kız geldi."

"Kız mı?"

"Evet."

"Kimdi?"

"Erdem Abi'nin sevdiği kız, tabi o zaman duygularından emin olamıyormuş."

"Erdem Abi mi?"

"Evet, sonra emin olmuş aslında ben eminim kıza aşık kız da ona ama kabullenemiyor sanırım."

"Kız nasıl bir kızdı Erdem?"

"Şey eee güzeldi hatta biraz pabuç gibi dili vardı."

"Bu kız zayıf esmer bir kız mı?"

Erdem elini çenesine koyup biraz düşündükten sonra Nehir'i onayladı. Nehir Ebrar'a 'bak gördün mü işte Gökçe' dercesine bir bakış attığında küçük Erdem'in kurduğu cümle bomba etkisi yaratmıştı.

"Hatta kızın abisi öğrenmiş ve Erdem Abi'yi dövmüş. Erdem Abi'de bir tepki vermemiş kızın abisine."

Ebrar şaşkınca bakakaldığında Nehir az önce Gökmen'in neden geldiğini anlamıştı. Taşları yerine oturtmuş bir halde kendi kendine güldü.

"Biz de çok üzüldük yüzüne biliyor musun Erdem?"

"Geçti mi yüzü biraz daha iyi mi?"

"İyi iyi merak etme."

Nehir'in gülerek verdiği cevapla Erdem rahatladı. Saate bakıp telaşla ayaklandığında Ebrar ve Nehir birbirine baktı.

"Benim gitmem lazım."

"Nereye?"

"Eve. Ama daha sonra tekrar gelirim."

Nehir anlayışla başını salladıktan sonra eğilip Erdem'i öptü.

"Yine bekleriz."

Erdem bir elini yanağına koyup kafeden çıktı ardından koşar adım yürümeye başladı. Sokağın girişinde gördüğü Erdem ile ellerini havaya kaldırıp salladı. Erdem kendisini fark ettiğinde şaşırdı.

"Erdem?"

"Abi acelem var ya bir daha gelirim gitmem lazım."

Hızla koşarak yanından ayrılan çocuğun arkasından bir süre bakakaldıktan sonra eliyle alnına vurdu. Dükkana gitmişti ve Nehir çoktan istediği koza kavuşmuş olabilirdi. Tedirginliğini saklamaya çalışarak dükkana ilerlerken Ebrar kasanın arkasına geçip "Pes valla." diyerek tepkisini koydu. Nehir "Ben dedim ama biliyordum böyle olacağını." dedi. O esnada dükkana giren Erdem zorla gülümsemeye çalıştı. Daha beş dakika öncesine kadar dünyanın en mutlu adamıyken şimdi kapana kısılmış adamıydı. Nehir'in etrafa kısaca bakıp meydan okurcasına kendisine döndüğünde köşeye sıkıştığını anladı. Bir elini beline koyup tezgaha yaslanan Nehir Ebrar'a gülümseyip Erdem'e döndü.

"Ee Erdem abi Gökmen'den dayak yemek nasıl bir duygu anlatsana biraz?¿"















Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

ŞİMDİ KÖŞEYE SIKIŞTIN...(24)

Gökmen o gün şirkete gittiğinde kendini istemsizce kasılmış bir halde bulmuştu.  Şirkete adım attığı andan itibaren herkes duruşunu değiştir...